Entegre Raporlama Türkiye

Üyelerimiz ve Paydaş Katılımı

Biliyorsunuz, 2020 yılı ile beraber dünyamız daha önce benzeri görülmemiş bir sürece girdi. İklim krizi, dünya için hali hazırda var olan sorunların başında gelirken, pandeminin etkisiyle çok daha görünür hale geldi. Bunun yanı sıra hem ekonomik hem de sosyal açıdan diğer küresel ve yerel sorunlar daha da belirginleşti.

Bu sorunların üstesinden gelmek için, bağlayıcı kararlar ve yaptırımların devreye girdiğine hepimiz şahit olduk. AB Yeşil Mutabakatı önemli bir gündem yarattı. Devletler ve büyük şirketler birbiri ardına karbon nötr ve yenilenebilir enerji hedef ve taahhütlerini açıklamaya devam ediyor...

Çevresel, sosyal ve yönetişim boyutları ile beraber sürdürülebilirlik stratejisi, kurumlar için olmazsa olmaz hale gelmiş durumda. Artık gelecekte güçlü bir şekilde var olmayı hedefleyen şirketlerin, küresel trendleri takip etmeleri, kendi işleri için risk ve fırsatları belirlemeleri gerekiyor. İşte güven ve itibarın kaynağı olan şeffaflık ve kurumsal raporlama, tam da bu noktada ön plana çıkıyor...

Artık, şirketler faaliyet raporlarında finansal sonuçlar kadar önemli olan sürdürülebilirlik stratejilerini ve uzun vadede nasıl değer yaratacaklarını da raporluyorlar. Uluslararası standartlara uygun olarak yapılan bu raporlamalarda, Entegre Raporlama Çerçevesi en önemli araçlardan biri.

Özellikle AB Taksonomisi ile, sürdürülebilir finans tarafındaki faaliyetlerde iklimle ilgili raporlamalar zorunlu hale gelmeye başlıyor. Şirketlerin 2022 yılı faaliyetlerini tüm çevresel etkileriyle beraber yayınlayacakları ön görülüyor.1

Tabii, dönüşüm sadece şirketlerin raporlamalarında yaşanmıyor. Global yatırım akımları da sürdürülebilirlik ilkelerine sahip, şeffaf ve hesap verebilir şirketlere yöneliyor. Regülasyon bu alanda da hızla ilerliyor.

AB üyesi ülkelerin finans bakanları, varlık yöneticilerinin, sigorta şirketlerinin ve emeklilik fonlarının 2021 yılından itibaren Çevresel, Sosyal ve Yönetişim risklerinin açıklanmasını gerektiren bir düzenleme üzerinde anlaşmaya vardı...

Global anlamda ortam bu hızla değişirken, iş dünyasında, her zaman, riskler kadar fırsatlar da önemli hale geldi. Çevresel, Sosyal ve Yönetişim konularında performansı daha iyi olan şirketler; daha düşük sermaye maliyetine, daha yüksek kâr marjına ve şirket değerine ulaşıyor.

Dünyanın en büyük 500 varlık yöneticisi şirketlerinin fonları 100 trilyon ABD dolarını aşarken, yöneticilerin %88’inin sürdürülebilir yatırım odağı arttı.

İlk sırada yer alan BlackRock, Kasım 2019’da sunduğu sürdürülebilirlik odaklı borsa yatırım fonlarının sayısını ikiye katlayarak 150’ye çıkaracağını açıkladı.2

Elbette, fırsatları konuşurken, sürdürülebilir borçlanma piyasasının toplam değerinin 1,5 trilyon ABD dolarını aştığını da belirtmeliyim.

Pandemiye rağmen bu alandaki ihraçların duraksamadan devam ettiğini görüyoruz. Ülkemizde henüz 1 milyar dolar seviyesinde kalan bu ihraçlarda, hepimiz için büyük bir potansiyel söz konusu.

Bunun yanı sıra yeşil ve sürdürülebilir krediler gibi firmaların sürdürülebilirlik performanslarında iyileşme gösterdikçe fonlama maliyetinde indirim sağlayan finansman yapıları da mevcut.

Biz de SKD Türkiye olarak, yaptığımız tüm çalışmalarda, yürüttüğümüz tüm projelerde sürdürülebilir kalkınma konusunda kamuda politika gelişimine katkıda bulunuyor; başta üyelerimiz olmak üzere iş dünyasına sürdürülebilirlik konusunda rehberlik etmeyi amaçlıyoruz. Bugüne kadar bu alanda pek çok projede yer aldık ve aktif olarak da bu projelerin devamı için çaba sarfediyoruz. Bu projelerimizden örnekler vermek gerekirse;

2010-2012 yılları arasında Sürdürülebilirlik Endeksi kuruluşu aşamasında, Borsa İstanbul’un proje ortağı olarak görev aldık.

Sürdürülebilir Finans ve Risk Yönetimi odak alanımız çerçevesinde, 2013 yılından beri her yıl düzenli olarak Sürdürülebilir Finans Forumları düzenliyoruz.

Entegre Raporlama Türkiye Ağı (ERTA)’nın kurucuları arasındayız ve aynı zamanda sekretaryasını yürütüyoruz.

Borsa İstanbul tarafından kurulan Sürdürülebilirlik Platformu’nun üyesiyiz.

Ayrıca çatı örgütümüz Dünya Sürdürülebilir Kalkınma İş Konseyi'nin İngiliz bir danışmanlık şirketi olan Radley Yeldar işbirliğiyle geliştirdiği “Reporting Matters” projesini 2017 yılında Türkiye’ye getirdik.

Elbette bu projelerin her biri bizim için çok kıymetli, ancak Reporting Matters projemizi detaylandırmak isterim... PwC işbirliği ile yürüttüğümüz ve 3 yılı aşkın süredir devam eden Reporting Matters, bizlere raporlama ekosistemini, şirketlerin ihtiyaçlarını, kuvvetli yönlerini ve geliştirmeye açık alanlarını tanıma imkanı verdi.

Bu özel çıktıları, SKD Türkiye'nin diğer projelerini ve yıllık çalışma planlarımızı hazırlarken kullanıyoruz. Bu sayede projenin Türkiye iş dünyasına katkısı da katlanmış oluyor. Çalışma 3 aşamadan oluşuyor:

SKD Türkiye üyeleri arasından raporlama yapan kurumların raporları SKD Türkiye ve PwC Türkiye uzmanları tarafından 3 ana kriter ve toplam 18 alt kriter bazında değerlendiriliyor.

Rapor sahibi şirketlerle bire bir geri bildirim seansları yapılıyor. Bu seanslarda, raporlar üzerine metodoloji kapsamında gerçekleştirdiğimiz detaylı değerlendirmenin analizini yapıyor ve raporun güçlü ve gelişime açık yönleri hakkında görüş veriliyor.

Değerlendirme ve geri bildirim süreçlerinin tamamlanmasının ardından genel sonuçların, raporlama trendlerinin, iyi uygulamaların ve önerilerin yer aldığı Türkiye raporu hazırlanıyor. Her yıl bu raporumuzun ana bulgularını özel bir etkinlikle kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Burada projeye katılan üyelerimizin raporlama konusunda genel bir fotoğrafını çekmiş oluyoruz. Verdiğimiz geri bildirimler ile beraber, 2019 yılında raporların 2017’ye oranla kriterleri sağlama başarısının arttığını ve %93 oranında puan artışı sağladıklarına da şahit oluyoruz.

Özellikle 2017 yılından beri her yıl değerlendirme alan üyelerimizin raporlarında önemli gelişimler görüyoruz. Bu da projenin, üyelerimiz tarafından dikkate alınarak raporlarının gelişimine katkı sağladığını gösteriyor.

Bu yıl 32 üyemizin Sürdürülebilirlik Raporlarına ve Entegre Raporlarına yaptığımız bu özel değerlendirmeler ile onların iş yapış biçimlerine önemli katkı sağladığımıza inanıyoruz.

Dünya her açıdan olağanüstü bir dönemden geçerken, şeffaflığı, sürdürülebilirliği ve insan odaklılığı şirket öncelikleriyle birleştirip raporlayan şirketler bu dönemde önemli bir avantaj elde edecek. 3 Hızla adapte olan ve çözüm üreten kurumlar öne geçecek.

Tekrar vurgulamak isterim ki, riskler fırsatları beraberinde getiriyor.

Sermaye Piyasası Kurulu (SPK)’nın geçtiğimiz Ekim ayında yayımladığı “Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi” Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınması için önemli kilometre taşlarından biri. Düzenlemenin yayımlanmasının ardından henüz sürdürülebilirlik stratejisini tam anlamıyla oluşturmamış şirketler için itici bir güç yarattığı görüyoruz.

Bu da kamu düzenlemelerinin iş yapış biçimlerine sürdürülebilirliği entegre etmek açısından teşvik edici etkisi olduğunu gösteriyor.

Önümüzdeki dönemde bu ve benzeri düzenlemelerin daha fazla gündeme gelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bu düzenleme, Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu eylem planında yer alan ve Borsa İstanbul sorumluluğunda yürütülen ‘Küresel sürdürülebilir yatırım akımlarından firmalarımızın daha fazla pay almasının teşvik edilmesi’ başlıklı eylem maddesi kapsamında yapılan çalışmaları yansıtıyor.

“Uy ya da Açıkla” prensibiyle gönüllülük esasıyla başlayan düzenleme ile Sermaye Piyasaları Kurumu’nun hem şirketlerin sürdürülebilirlik kültürünün gelişmesinde hem de Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma yolculuğunda ivmelendirici bir etki yarattığını düşünüyorum.

Entegre Raporlama Türkiye Ağı’nın (ERTA) ülkemizde yüksek kalitede raporlama yapılması konusunda yürüttüğü faaliyetler son derece önemli. Biz de SKD Türkiye olarak, bu önemli çalışmanın bir parçası olmaktan memnuniyet duyuyoruz.

 
Bu içeriği paylaşın;